Türkiye, uluslararası göç sistemlerinde, göç alan, göç veren ve göç geçiş ülkesi olmasından dolayı önemli bir yere sahiptir. Sayısal verilere baktığımızda, 2000’li yılların başında, Avrupa’da üç milyonun, Arap ülkelerinde ise  110 binin üzerinde Türk vatandaşının bulunduğunu; Bağımsız Devletler Topluluğu’nda ise bu sayının 75 bine ulaştığını görmekteyiz. Daha da önemlisi, Suriye’deki insani krizin başlangıcından bu yana ülke, 3 milyondan fazla mülteci aldı ve Türkiye’yi dünyadaki en büyük mülteci nüfusa sahip ev sahibi ülke yaptı. Ayrıca, dünyanın diğer ülkelerinde 400 bin kadar Türk vatandaşının bulunduğu, bu sayının dörtte üçünün ise Avustralya, Kanada ve ABD gibi geleneksel göç ülkelerinde yaşadığı çeşitli raporlarda dile getirilmiştir. Beş milyondan fazla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, yurt dışında yaşamaktadır. Diğer yandan 2000’li yılların başından bugüne, her yıl Türkiye’ye gelen farklı göçmen statüsündeki yabancı ülke vatandaşlarının sayısı 250.000’e ulaşmaktadır; örneğin, transit göç, düzensiz (yasadışı) göç, sığınmacı ve mülteci akımları ve yabancıların kayıtlı göçleri. Dış göç hareketliliğine ek olarak, 1950’lerden beri, özellikle kırsal bölgelerden kentlere uzanan yoğun bir iç göç deneyimi de yaşanmaktadır. İçgöçün miktarı ve niteliği zaman içinde değişse de, içgöç 1950’lerden beri devam etmekte ve genellikle uluslararası göç ile birlikte anılmaktadır. Bu yoğun göç hareketliliği ile birlikte, Türkiye’nin toplumsal, ekonomik, siyasal ve demografik dönüşümler geçirdiği açıktır.

Bugün, Türkiye üzerine odaklanan yoğun bir göç yazınından söz etmek mümkün olsa da, bu göç araştırmaları gelişmeye ve ilerlemeye açıktır. Öncelikle, göç tarihinin sadece belli dönemlerine dair kapsamlı araştırmalar yapılmış, diğer önemli dönemler hakkında çok fazla çalışma gerçekleşmemiştir. İkinci olarak, göçle ile ilgili belli konular hiç çalışılmamış, bazı konular ve kavramlar ise tekrar tekrar araştırma konusu olmuştur. Üçüncü olarak, metodolojik sorunlar ve kullanılan araştırma yöntemleri, ya sadece belli bir disiplinin sunduğu dar bir çerçevenin, ya da birçok disiplinin bir arada kullanılmasından kaynaklanan gevşek bir bakış açısının araştırmalara hâkim olmasına neden olmuştur. Dördüncü olarak, Türkiye’deki araştırmacıların söylemleri ve uygulamaları, dünyadaki göç çalışmalarının bir yansıması olarak, genellikle göç alan ülkelerin bakış açılarından etkilenmiş; dolayısıyla, Türkiye’de gerçekleştirilen göç araştırmaları da hem uluslararası akademik alanda, hem de politik arenada gerçekleştirilen tartışmalarda yeterince “özgün bir sese” sahip olamamıştır.

Hem göç alan, hem göç veren, hem de transit (geçiş) ülke konumu göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye, birbirinden farklı bu göç akımlarının çok boyutlu özelliklerini inceleme olanağı sunan bir ortam sağlamaktadır. Ayrıca, göç araştırmalarının, göç alan ülkelere özgü yanlı tutumlarından bir miktar da olsa kurtulmasına da imkân sağlamaktadır. MiReKoc uluslararası ve içgöç hareketleri ile ilgilenerek, Türkiye’de göç ile ilgili araştırmaları desteklemeyi amaçlamaktadır. Mirekoc’un araştırma ekseni aşağıdaki başlıkları kapsamaktadır:

  • Göç akımlarının nedenleri,
  • Göç akımlarının devamlılığını sağlayan unsurlar,
  • Göçmenlerin göç alan toplumlara uyumu,
  • İşgücü pazarında göçmen emeğinin kullanımı,
  • Devletlerin ve uluslararası kuruluşların göç akımlarını kontrol etmek için geliştirdiği göç rejimleri,
  • Ulusaşırı alanlar ve ağlar içinde göç aktörleri olarak göç veren ülkeler/topluluklar, göç alan ülkeler/topluluklar ve göçmenler,
  • Zorunlu göç ve mülteciler
  • Düzensiz göç
  • Insan kaçakçılığı ve insan kaçakçılığı
  • Diasporalar ve ulusçuluk
  • Göçmen işçilerin ekonomik olarak uyumu ve göçmen emek kullanımı
  • Göç ile ilgili kimlik sorunu
  • Göçmenlerin ikinci veya üçüncü nesilleri
  • Dönüş göçü

 

Genel olarak, ilk iki alanda gerçekleştirilen araştırmalar, daha çok göçün nedenlerine, diğer dört alanda, yapılan çalışmalar ise genellikle, göçün sonuçları üzerine eğilmektedir. Özetle, MiReKoc, göçü ilgilendiren en temel konuları ele alan geniş bir kapsama sahiptir ve farklı disiplinlerden araştırmacılara ve öğrencilere yeni araştırma fırsatları sağlamayı amaçlar. Ana disiplinler, ekonomi, sosyoloji, antropoloji, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler, tarih, hukuk, demografi, kent çalışmaları, coğrafya, psikoloji ve eğitim bilimleridir. Merkez, farklı disiplinlerden gelen araştırmacılara olanak sağlamanın yanı sıra, disiplinlerarası araştırma yapılmasını da teşvik etmektedir. Mirekoc bünyesinde yürütülen araştırmalarda hem nitel hem de nicel araştırma yöntemleri kullanılmaktadır. Anket araştırması, etnografik araştırma ve arşiv araştırması gibi farklı araştırma yöntemlerinin kullanımını teşvik edilmekte ve yeni araştırma sorularına odaklanılarak yeni verilerin kullanımı desteklenmektedir. Araştırma sorunsalının açıkça konulduğu, ampirik bir araştırma sorusu çerçevesinde şekillenen ve yeni veriler elde etmeyi amaçlayan proje önerilerini özellikle desteklemektedir.

Merkez, daha iyi belgelere ve verilere ulaşabilecek yeni araştırma konularını da önemsemektedir: göçün ana nedenleri; göç kanalları ve ağları; göç akımlarının devamlılığı; göç alan farklı yerlerde göçmenlerin entegrasyonu; göçmen işçilerin ekonomik olarak bütünleşmesi; göç ile ilgili kimlik sorunu; ikinci veya üçüncü kuşak göçmenler; geri dönüş yapan göçmenler; çocuklar, yaşlılar, kadınlar gibi belirli göçmen grupları; diasporalar; ulusötesi toplumsal alanlar; göç veren ve alan bölgeler bu bölgeler arasındaki ilişkiler ve göçmenler açısından göç ve göçün farklı sonuçları. Merkez’in amaçları ise şöyle sıralanabilir:

  • Göç alanında araştırmaları geliştirme,
  • Yeni araştırma alanları yaratma ve bu alanlarda çalışan araştırmacılar arasında işbirliğini yaygınlaştırma,
  • Türkiye’de yürütülen göç araştırmalarını, yerel ve küresel boyutta yürütülen diğer çalışmalarla birlikte değerlendirme,
  • Türkiye’deki göç çalışmalarını Avrupa, Asya ve Afrika gibi komşu bölgeleri kapsayan “yakın çevre” ile ilişkilendirerek geliştirme,
  • Göç alanında çalışan bilim insanları ile sivil toplum ve kamu aktörlerini bir araya getirme.